Cinayetin suç ortağı sensin


1944 yapımı Double Indemnity (Çifte Tazminat) Hollywood’a özgü tam bir kara film (Fr. film-noir) örneği. Gerek Fred MacMurray’ın canlandırdığı Neff, gerekse Barbara Stanwyck’ın canlandırdığı Phyllis’i filmin sonuna kadar kişisel hırslarıyla görürüz. Olayların giderek düğümleneceği sinsi tohumları, becerikli sigorta satıcısı Neff’in aklına Phyllis eker. Neff’i kadınlığıyla etkilemeyi başaran Phyllis, üstü kapalı bir biçimde kocasını öldürtme düşüncesini açar. Erkeğin kısa süren direnci karşısında ekilen tohumlar çok geçmeden filizlenir, planlaşır.
Her ne kadar dehşet verici dursa bile günümüz için sıradan gelebilecek öykünün heyecanı – henüz filmin başında Neff’in her şeyi itiraf etmesine karşın - hiç azalmıyor; çünkü izleyici bir türlü ipin ucunu yakalayamıyor.



Geriye dönüşlerle şimdiye doğru yaklaşan olaylar Edward G. Robinson’un canlandırdığı kuşkucu, külyutmaz talep yöneticisi Keyes tarafından zaman zaman sarpa sararken kendimizi Neff’e yakın hissederiz ki elimizden gelse koltuğumuzdan kalkıp yardım edeceğizdir. Masum bir adamı öldürmesini görmezden gelip vicdanımızdan özel bir çeşit af üretiriz. Her şeyin tanığıyızdır, yine de olabilir, diye düşünürüz, evet, olabilir, kahramanın pek de günahı yok, olayların doğal sonucu. On bir yıldır sütten çıkma ak kaşık gibi çalışmış, şirket yönetimine kendini kanıtlamış ve yalnızca bir seferliğine yoldan çıkmıştır. Neff’e kıyamayız. Tüm saflığını şeytani güzellikteki bir kadın yüzünden yerle bir ettiğini hafifletici neden olarak görür, tezgâhladığı ve uyguladığı akıl almaz suçun peşinden yakayı ele vermesini istemeyiz. Aldatılmış ve aldanmıştır o.




Yaşlı kocasından kurtulmak, kurtulurken de önemli bir servete konmak isteyen Phyllis’i asla onaylamasak da çizdiği dehşetli senaryoyla sigortadan elde edilecek serveti ikiye katlayan kurnaz Neff’i de tamamen hoş göremeyiz. Kötülüğün defalarca paylaşıldığına tanık oluruz; gelgelelim suçun öyle ustaca kurgulanıp gerçekleştirilir ki mecburen baştaki düşüncelerimizi, değişmez erdemlerimizi öteleriz. Mademki tanıktık ve her şeye karşın Neff’le aramızda duygusal bir yakınlık oluşmuştu ve bu nedenle yakayı kurtarmasını arzuluyorduk, o zaman suça ortaktık. Seyirciyi suça katmak. Bu da günümüz kara film yapımları için bile zor yakalanacak, yönetmen koltuğundaki Billy Wilder içinse abartılmayacak, bir başarı demek.