Mum ile pervane





Ufacık bir pervanedir o ve bir böceğin kanatları ne kadar büyük olabilirse onunkiler de o kadar büyüktür. Ufacık bir pervane o, gücü şuncacık; boyu posu ne ki tırnağımızın ucu kadar.
Öyle ufacık ve güçsüz ki püf desek şu duvardan karşı duvara çarpıverir. İki yanından da aynını gördüğümüz kanatları kırılır hemencecik. Hem de ne çelimsiz, gıkı bile çıkmaz, boğazında düğümleniverir.
Bizim pervane, biraz değişik bir pervane. Tüm benzerleri gibi o da mini mini, tırnağımızın ucu kadar var yok, kanatları ötekilerinki gibi şeffaf, şöylesine bir üfürüversek savrulup kırılır her yanı ve gram kanı yoktur aksın. Zavallı, sefil böceğin teki işte. Yine de değişiktir bizim pervane, dillere düşmüş, kimilerince kafayı yemiş kimilerince rüsva olmuştur. Şu kadar aldırmaz… Soylu tutkuların en birincisiyle hemhal olmuştur. Gönlünü zorlu bir dilbere kaptırmıştır ki olanaksız mı olanaksız.
Kanatlarını kısar da zor girer sevdiği mumun eşiğinden içeri… Her seferinde yepyeni heyecanlar ve en ateşli tutkularla gelmektedir. Diyar-ı askın içeri girene bin dert olacağını daha ilk kanat çırpmasından anlamıştır aslında; ama yol yakınken dönüp de gitmemiştir. Çıkarken ise… Çıkması her seferinde tazelenerek gerisingeri gelmek içindir. Aşık olmuş, aşk olmuştur. Muma aşık, muma aşktır.
Pervane sevdiğinin başında nice daireler çizerek uçarken mum, ince hastalığın pençesinde yandıkça erimekte, eridikçe tükenmektedir. İlk görüşte sevdalanmaktır onlarınkisi ve ölümü hiçleştiren sarhoşluk duygusundan hoşnutturlar. Karşılıksız ve bambaşka zamanların sevgisiyle beslenmektedir yürekleri. Ama bu nasıl aşktır ki ikisini de tüketmektedir? Hastalıktan eriyip gitmekte olan mumun ateşi, pervanenin rüzg­ârıyla delirmekte, ateş hep harlanmakta, sonunu hızlandırmaktadır. Mum ise kendine giderek daha fazla sokulan pervanenin kanatlarını ha kavurdu ha kavuracaktır.
Pervane giderek daha yakınına sokulur aşığının ve dört dönmeyi sürdürür başında. Mum da tıpkı pervane gibi arzularının sarmalında kıvranmaktadır. Hem pervane hem de mumun gözleri o değin körelmiştir ve birbirlerine temas etmek için öyle isteklidir ki… Pervane bir kanat vurur muma. Dayanılmaz bir azabın kanatlarından bedeninin her noktasına anında ulaşan acısından pervane neye uğradığını anlayamaz. Pervane bin sarsılır, mum bin titrer. Bu nasıl aşktır ya Rab? “Bu azap, doyumsuzluğun tadından yapılmış olsa gerek” diye düşünürler. Sonra bir kanat daha… Aşktan kör olmuş gözleri, güçsüz düşmüş kanatlarıyla eriyip tükenmesi an meselesi olan mumun ateşten kollarına bırakır bedenini. Bir daha onu göremeyeceğini düşünerek değil, tek olmanın doyulmaz hazzına ve huzuruna kavuşmanın bilinciyle sımsıkı sarılır mum sevdiğine. Pervane kollarında can verirken mumun ateşi de söner; fitili bitmiş, tükenmiştir artık. Dünyanın yokluğuna karşı aşkın varlığına göçmüşlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder