Ağlamamalısın sevdam. Amandır, yamandır ve daha bilmem nedir belli değil; ama değmediği kesindir. Ağlama sevdam, sakın. Karşına çıkan çıktı, ağladığını gösterme; hoşlarına gider. Çünkü sen o kadar içten, o kadar hesapsız seversin ki ağlaman kolaydır. Hoşlarına gitmesin, sık dişini, at içine, lanet et ve sakın ola ağladığını gösterme.
Bir gün olacak sileceksin bütün
dertlerini ve ancak o zaman sırtını sağlam bir duvara verdiğini anlayacaksın. O
güne kadar ah etme, aman dileme; aklından, yüreğinden ne geçirirsen geçir sakın
ola ağlama. Ya da ağla istersen; ama sakın belli etme.
Beni, benliğimi oluşturan
değerlerimi beğenmeyen, beni nasıl olur da sever? Oluru var mı hiç? Yarım bir
hülya gibi, dipsiz bir kuyudur gözleri buğulu bakar en çok. Daha ötesi, ötesi
kadar berisi, her şey yarımdır, yarısı doğruysa yarısı yalandır.
Karanlıktan ışılar gözlerim
benim. Ben yalnızca karanlıkta ağlarım. Kimseler görmesin diye, yalanlar ve
yalancılar görmesin diye bir de. Kendimden gelip kendime gitsin diye. Ağlarım
ben, erkek gibi ağlarım. Kimseler görmeden, kimseler anlamadan, araya kendimden
başka kimseyi koymadan. Ciğerim delinir, dört yanım kırılır, hep ağlarım.
Karanlıkta gözlerimden ışıklar süzülür.
Işıkta yalanlar başlar, ışıl ışıl
yapar yalanlar, burgulanır, tarazlanır. Ben susarım, içim ağlar. Bir de ateş
yutarım, kan yutarım, ışıkta güler, karanlıkta ağlarım.
13 Aralık 2009/Adıyaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder