1940’ların
dünyasını anlamak için Zonguldak’a bakabiliriz. Boşuna değil bu iddiamız; tarihin
en gaddar, en kanlı savaşına girmemiş ülkenin savaşa girmişçesine cefasını
çekmiştir bu kent. Savaşın getirdiği açlık ve yoksulluk, her ne kadar ekmek
karneleriyle simgeleşse de Zonguldak’ın durumu daha vahimdir. Ülke mademki bu
kadar zor durumdadır ve mademki Zonguldak’ın kara taşı bu kadar değerlidir, o
halde ne pahasına olursa olsun bu maden çıkarılacaktır. “Mükellefiyet” yıllarının ayak sesleri böyle işitilir. Değil midir
ki ülkenin her yanında ve Zonguldak’ta evvela işsizden, sonra da köylüden bol
bir şey yoktur; o zaman bu madenlere inilecektir. Kanun çıkar, mükellefler
belirlenir. Zonguldak’ın çevre köylerinden insanlardır bu mükellefler.
İrfan YALÇIN “Ölümün Ağzı” romanında (dinletimizde de geçer) şöyle konuşturur
mükellef bir işçiyi:
Yaşlı
bir madenci o günleri şöyle anlatıyor: “Yük taşıyan hayvan huysuzlanıp gitmezse
sahibi döver onu. Ama ne kadar döverse dövsün hayvanını yaralamak, sakat
bırakmak, öldürmek gelmez içinden.
İşte
böyle sakınmalardan bile uzaktık “mükellefiyette” biz. Bir hayvan, bir eşya
kadar bile değerimiz yoktu nedense! Ayağı kırılan bir ocak katırı, yiten bir
kazma bizlerin ölümünden daha çok üzerdi başımızdakileri. Çünkü ocakta çalışan
katır az bulunuyordu. Kazma kürek belli sayıdaydı. Ama bize gelince, karıncalar
kadar çoktuk biz.”
Böyle bir zamandan bahsediyoruz. Acı yıllar,
karanlık yıllar… Ne çok ölmüş, sakat kalmış Zonguldaklı… Bu acıların tam
ortasındaysa kardelenler gibi pırıl pırıl iki çiçek filizlenmiş: Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu. Oyunumuzun ön planına, deyim yerindeyse
göbeğine Rüştü’yle Muzaffer’in öyküsünü yerleştirdik. Kentin, ülkenin, dünyanın
savaşlarla, yoksulluklarla ve ölümcül hastalıklarla inim inim inlediği bu
karanlık günlerde her şeye rağmen şiire âşık iki dostun acılı, kederli öyküsü…
Çalışmalarına ekim ayı içerisinde başladığımız KARA GÜNLER adlı şiir dinletimizi daha
önce defalarca sergiledik. Hasan Ali
Yücel Lisesi, (o zamanki adıyla) Zonguldak
Anadolu Sağlık Meslek Lisesi, Dilaver
Ortaokulu, (iki kere) Bülent Ecevit
Üniversitesi… Şimdi bu zincire güçlü bir halka daha ekliyoruz: Karaelmas Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.
Yeri geldi çalıştıranlar değişti, yeri geldi gösterinin şiirleri ve müzikleri
değişti; ama işin özü korundu: Zonguldak’ı ve dünyayı sanatın diliyle
sorgulamak.
Anlatı
bölümlerini İrfan Yalçın’ın Ölümün Ağzı, İçimdeki Zonguldak ve İlkyaz
Ölümleri kitaplarından oluşturduk. Şiirler; Nazım Hikmet, İrfan Yalçın, Yannis Ritsos, Sennur Sezer, İbrahim
Karaca, Enver Gökçe, Birhan Keskin, Orhan Veli, Cahit Irgat, Ahmet Erhan, İlhan
Berk, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ceyhun Atuf Kansu, Kemal Özer, Konstantin
Mihayloviç Simonov, Hasan Hüseyin Korkmazgil ve elbette Rüştü Onur’la Muzaffer Tayyip Uslu’nun seçkin şiirleri arasından özenle seçildi.
3 Haziran 2015 Çarşamba günü saat 18.00’de on üç öğrencimizin sahneye çıkacağı, şiirler okuyup
şarkılar söyleyeceğimiz, okulumuzun adını Zonguldak’ın en büyük sahnesi olan Atatürk Kültür Merkezi tiyatro
salonunda onurlandıracağımız KARA GÜNLER
adlı şiir dinletimize davetlisiniz.